Bir de buraya yazmak istemiyorum.
2 gündür bir dolu platformda dile getirdik, yazdık, çizdik, tartıştık, konuştuk.
Tek kelimeyle; ben utanmadım yaşananlardan.
Şampiyonluğun kaybedilmesi sonrası yaşanan olaylarda utandığım tek şey, tribünden polise adam teslim edenlerdi.
Ortada yaşanan olaylar varsa, bu olayları doğuran öfkenin günden güne mayalanması sürecinde payı olan sorumsuzların hepsini pas geçip iğrenilecek insanlar kategorisindeki ayağı çıplakları tek suçlu ilan eden, kendisini onlardan ayırıp olan bitene lanet ederek elitist bir duruş sergileme çabasında olanlarla aramda hep kalın bir çizgi olmuştur.
Kazanırken, başarı ve zenginlik dönemlerinde coşarken Fenerbahçe'liliğini gururla ifade eden ama taraftar salonu basarken elitist duruşuna zarar verecek imajdan kaçınma çabasıyla bir anda Fenerbahçe'liliğinden utananları ise bildiğim, tedrisatından geçtiğim taraftarlık anlayışına hiç sığdıramam.
Fenerbahçe'liliğimden utandığım gün benliğimden iğrendiğim, hayatımın anlamının kalmadığı, aldığım nefesin gereksiz olduğu gündür bu bir yana ortada utanılacak bir eylem varsa bile taraftarlık önce ''biz'' olabilmektir.
Ortada bir pislik kalmışsa temizlemek için ortaya çıkabilmektir.
Daha düne kadar ortamı geren, pislik çıkaran, her türlü terbiyesizliği, ayak oyunlarını yapan Ergin Ataman ve Kaya Peker başarının kötüyü aziz haline getirmesi sayesinde geçen gece yaşananlardan utanan Fenerbahçe'liler için bile ak hale geldiler. Çizgimi burada çekerim, başarı kimseyi temizlemez.
Federasyon başkanı olan zaat bugün çıkıp basketboldaki çeteden bahsediyor. Gerçekliği herkes tarafından bilinse de açıklayan Federasyon başkanı olunca komik oluyor.
Aman Federasyon, Fenerbahçe yönetimi, ortak koç Tanjeviç angajmanı yine ortalara dökülmesin kaygısıyla sahada takım dilim dilim doğranırken sesi çıkmayan, taraftar isyan ederken halen Topuz transferi peşinde koşup, endüstriyel bu memleketteki sporun piri olduklarını kanıtlayan tanıtım toplantılarında boy gösterirken taraftarın içinde biriken öfkenin nerelerde nasıl patlayacağını hesap edemeyen, öfke patladığında ortadan kaybolan Fenerbahçe yönetimine gık çıkarmayıp taraftardan utanmak garip oluyor biraz. Çizgiyi burada da çekmek lazım.
Memlekette basketbolla ilgilenen basketbol için kaygılanan kitlenin zirve yapması da başka konu. Fenerbahçe neredeyse oraya bereket geliyormuş, evet bir kez daha anladık.
25 yıldır spor salonlarındayım, spor sergi yıllarında memleketteki basketbol sevdasının balkan şampiyonluğu ve beyaz gölge dalgasıyla yükselişe çıktığı günleri, spor sergide onbinlerin akın ettiği derbileri yaşadım, gördüm. Sayısız kereler yarı finallerde, finallerde kaybedilen şampiyonlukla yarattığı derin yıkımların Fenerbahçe basketbol sevdalılarının ortak hafızasını yarattığını iyi bilirim. Geçen geceki olayların basketbol salonlarında ilk kez yaşandığı cehaletine bu yüzden güler geçerim. Google'dan öğrenebildiklerinizden çok daha fazlası vardır bu memleketin basketbol tarihinde.
Şimdi bu internet aleminde bir çok Fenerbahçe'li blogda olaylara tarafsız gözle bakma telaşı yaşanıyor. Asıl derdim budur. Galatasaray'lısının, Beşiktaş'lısının bir anda Efes aşığı kesilmeleriyle zerre ilgilenmiyorum.
Kimsenin Fenerbahçe'lilik mührüde başkasının elinde olamaz. Kimseyi yargılayamazsınız ama şu internet aleminde hürriyet gazetesinde köşe yazarmışcasına tarafsız gözle olaylara bakma gayretiyle bir şeyler karalamaya çabalamayı hiç anlamadım.
Bu, herkesçe kabul gören makul fikirlerin yörüngesine girme telaşı tam da bu karışıklık dönemlerinde artan bir refleks oluyor. Oysa bu mecrada bile bağımsız fikir ve duruş gösteremeyeceksek eğer taraftarlık kültürünün özündeki sokaktan gelen ses olmanın yarattığı çok renklilik ve davranışlarımıza dayatılan ezberciliğe karşı direnmeyi beceremiyorsak gerçekten yazık bize.
Yazmıycam dedim tutamadım bir iki cümle ettik; papazın cayırında tartıştık meseleyi.
25 yıldır spor salonlarındayım, spor sergi yıllarında memleketteki basketbol sevdasının balkan şampiyonluğu ve beyaz gölge dalgasıyla yükselişe çıktığı günleri, spor sergide onbinlerin akın ettiği derbileri yaşadım, gördüm. Sayısız kereler yarı finallerde, finallerde kaybedilen şampiyonlukla yarattığı derin yıkımların Fenerbahçe basketbol sevdalılarının ortak hafızasını yarattığını iyi bilirim. Geçen geceki olayların basketbol salonlarında ilk kez yaşandığı cehaletine bu yüzden güler geçerim. Google'dan öğrenebildiklerinizden çok daha fazlası vardır bu memleketin basketbol tarihinde.
Şimdi bu internet aleminde bir çok Fenerbahçe'li blogda olaylara tarafsız gözle bakma telaşı yaşanıyor. Asıl derdim budur. Galatasaray'lısının, Beşiktaş'lısının bir anda Efes aşığı kesilmeleriyle zerre ilgilenmiyorum.
Kimsenin Fenerbahçe'lilik mührüde başkasının elinde olamaz. Kimseyi yargılayamazsınız ama şu internet aleminde hürriyet gazetesinde köşe yazarmışcasına tarafsız gözle olaylara bakma gayretiyle bir şeyler karalamaya çabalamayı hiç anlamadım.
Bu, herkesçe kabul gören makul fikirlerin yörüngesine girme telaşı tam da bu karışıklık dönemlerinde artan bir refleks oluyor. Oysa bu mecrada bile bağımsız fikir ve duruş gösteremeyeceksek eğer taraftarlık kültürünün özündeki sokaktan gelen ses olmanın yarattığı çok renklilik ve davranışlarımıza dayatılan ezberciliğe karşı direnmeyi beceremiyorsak gerçekten yazık bize.
Yazmıycam dedim tutamadım bir iki cümle ettik; papazın cayırında tartıştık meseleyi.
ayrıca canarino'nun yazdıkları artık dağılan kafamı toparlayıp ifade edemediğim şeyleri çok net ifade etmiş.
Olan bitende tek samimi bulduğum kitle kimsenin Fenerbahçe'ye sahip çıkmadığını görüp soruna ama doğru ama yanlış kendi yöntemleriyle müdahale eden Fenerbahçe taraftarı ve o varoluş sebebi anti - Fenerbahçe'lilik olan rengi belirsiz kuru kalabalığın, kütlenin arasında kaybolan gerçekten Efes Pilsen taraftarı, basketbol sevdalısı olan bir avuç Efes'lidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder