8 Ocak 2009 Perşembe

TOP 16 zamanı


Geçen yıl olduğu gibi bu sene de TOP 16'ya kalabilmek Euroleague'in sert ve üst düzey basketbolunun gediklilerinden biri olduğunu gösterebilmek açısından önemli. Umarım bu akşam TOP 16 biletini cebimize koyabileceğiz.

Grup maçlarını önemli ölçüde eksik oyuncularla oynayıp bu başarıyı elde etmiş olmak da başarıyı altın değerinde kılıyor. İş bugün Olimpija'yı deplasmanda yenebilmeye kalıyor. Mağlubiyet halinde haftaya Roma maçı kader maçı olacak.

Union Olimpija bu sezon beklentileri karşılayamadı. Hem Adriyatik liginde hem de Euroleague'de hayal kırıklığı yaratan sonuçlar alıyorlar, coach değişikliğine gittiler ki, pek onların tarzı değildir sezon ortasında hoca değiştirmek.

Yine de Euroleague ve Adriyatik Ligi puan cetvellerine bakarak değerlendirme yapmak feci halde yanıltıcı olur.

İstanbul'daki maçta başımıza bela olan İlievski'nin TAU'ya transfer olması Olimpija'nın işini hayli zora sokacak, Solomon, Kinsey, White üçlüsünün dağılması Ömer Onan'ın sakatlık sonrası henüz savunmayı ateşleyen fitil haline gelememesi sebebiyle unuttuğumuz baskılı ön alan savunması oyun kurucu sıkıntısı çeken Olimpija'yı zorlar.

Avrupa basketbolunun ruhunu temsil eden ekollerden birisidir Union Olimpija. Esasında Euroleague'in NBA modellemeleriyle showa çevirmeye çalıştığı Avrupa basketbolunun yüzakı kulüplerinden birisi olan Olimpija'nın çılgın ve şişirilmiş bütçelerle dengeleri alt üst eden takımlarla kapışması Avrupa basketbolunun balans ayarıdır bir bakıma ve bizim gurubumuzda elenen iki takımın Olimpija'yla birlikte Badalona olması ihtimali can sıkıcı.




4 Ocak 2009 Pazar

Galatasaray'a yenilmekten çok, maç boyunca yenilgiye isyan edecek bir cüret gösterememek acı verici. Henüz ilk periyot biterken takım rotasyon manyağı oluyor, kenara gelen her oyuncu vazgeçilen her oyun planı kullanılmış peçete gibi çöp tenekesine atılırken, zaten burada size maç vermeyiz diye bas bas bağıran Galatasaray'a karşı iyice ürkerek oynuyoruz. Sadece Preldziç'in çoğu akıl dışı şutlarıyla farkın açılmasını engellemeye çalışıyoruz. İkinci periyotta Mrsiç ve Oğuz'un kaybettiği iki top var ki; maçın özeti gibi, Galatasaray'lı oyuncular bizimkilere nefes alacak alan bırakmayıp adeta topu ellerinden gasp ederken, topu kaybettiğinin bile farkında olmuyor oyuncularımız.
Maç boyunca sertliğe karşılık veremedik, doğru düzgün bir set hücumumuz yok gibi, üç sayı çizgisinin bir hayli gerisinde paslaşıp duran, hücumda ne yapacağına bir türlü karar veremeyen bir takım görüntüsü artık iyice alarm zillerini çaldırmaya başladı.
Tanjeviç'in Green'den ne beklediği ortada. Ondan hiç bir oyuncuyu takımın önüne geçirmemesini istiyor, herkese eşit sayıda top dağıtmasını falan. Ama bu takımın hücumda, özellikle de Aliağa ve Galatasaray maçları gibi rakibin topu potaya bile yaklaştırmadığı maçlarda sazı eline alacak bir lider guarda ihtiyacı var.

2 Ocak 2009 Cuma

Erkekseniz teker teker gelin


Celtics, Lakers'tan sonra Portland'a da yenildi. Ama garip olan Portland'ın, ilk yarının son hücumunu 6 kişiyle yapmasıydı. Celtics ancak bu şekilde yenilir mi demek istediler acaba.
Garip anın videosu burada.