8 Haziran 2009 Pazartesi

Tanrılar kazanmamızı istemiş olmalı

Ergin Ataman ilk maçın hemen ardından 2. maç için yatırımını yapmıştı. Tanjeviç'e teknik faul çalamıyorlar çıkışı hiç kuşkusuz artık nakavttan önceki son hamlesini yapacağı maçlar için ortalığı bulandırıp, hakem desteğini arkasına almak için planlanmış kirli bir oyundu.



Bu çıkışından umduğu faydayı sağlamadı da değil hani.

Hakemler, Fenerbahçe hücumlarında Euroleague, Efes hücumlarında kolej maçı standartlarında maç yönetir gibiydiler. Bereket, takımın aştığı bir eşiktir bu. bu derece sertlik gerektiren bir düzeyde sıradan temaslara çalınan kolay fauller takımın savunma direncini erkenden kırıp yumuşamasına sebeb olmuyor, kaldı ki bu takım olası yenilginin faturasını hakemlere çıkartmayı bir kaçış yolu gibi görüp, oyundan mental anlamda kopacak bir dağınıklığa da kolay kolay düşecek bir acizliğe kapılmadı bugüne dek.

Bu anlamda takımın ve tek tek oyuncuların kafa olarak final serisini kazanmaya ne derece hazırlıklı olduğu gerçeğinin altını çizmek lazım. Bu nokta geride kalan her iki maçın kırılma anlarında ibrenin neden bizden yana döndüğünü ya da Ergin Ataman'ın deyimiyle tanrıların neden bizim yanımızda olduğunu da açıklar. Dileğim Ergin Ataman'ın böyle konuşmaya devam etmesidir. Belki bu açıklamalar Efes'e 2. maçta bir iki hakem kararı kazandırdı ama takımına yansıttığı gerginliğin kırılma anlarında oyuncularının yüzüne yansıyan kazanamama endişesinin temel sebebi olduğu da aşikardı. Aslında normal sezonda Abdi İpekçi'de oynanan maçta da bu gerginlik Efes'in kaybetmesindeki en önemli etkenlerden birisiydi. Aydın Örs, Oktay Mahmudi ekolünden yetişmiş olmak onların tedrisatını bilince çıkartabilmek için yeterli değilmiş anlaşılan. Efes'i zirve takımı yapan tedrisatta bir kırılma yaşandığı çok açık, bir sonraki maça yatırım amaçlı rakip koçu hakeme şikayet etmeler, oyuncu attırmak için oskarlık gözüm çıktı rolleri kesmeler ve şimdi de yenilginin faturasını hiç kimsenin hesap soramayacağı bir güce ''tanrılara'' havale etmeler. Salonun kapısında üzerinde sarı-lacivert herhangi bir şey olmayanlar az kenarda beklesin hepsini içeriye parasız alacağız diyen görevliler kadar komik.Gerçekten de tanrılar kazanmamızı istemiş olabilir.

Ender'in girmeyen faulü Charles Smith'in onu potaya itekleyen hamlesine direnip çemberin dibinde yokuştan aşağıya geri geri kayan araba gibi yükseklik kaybederken talihimizde orada dönüveriyordu ama ne o son 20 saniyede yaşananları ne de maç boyunca hücumda bu kadar dağınık ve kötü tercihlerle oynayan Fenerbahçe'nin defalarca 7'li, 8'li farklardan geri gelip, son darbeyi yemeye direnerek hep yeniden dirilişini tanrıların gücüyle açıklayamazsınız.Tanjeviç'le Ergin Ataman'ın arasındaki fark işte burada beliriyor. Birisi özgüvenini ve kararlılığını takımına yansıtıyor, oyuncularının bilincine savaşırsanız hakederseniz, hakederseniz kazanırsınız gerçeğini kazıyor diğeri paniğini, sinirini, gerginliğini yansıttığı takımının kırılma anlarındaki telaşının ilk elden sorumlusu oluyor.Fenerbahçe adına hücumlarda yanlış tercihlerin, şuursuzluğun; yaratıcılığın önüne geçtiği bir maç oldu aslında. Bunda salonun çemberlerine olan güvensizliğinde bir rolü olabilir zira bu salonda dış atışların girebileceğine oyuncularda bizim kadar inanmıyordur herhalde. Hele maçın başında, savunmalar henüz çok sertleşmemişken dahi bom boş atışlar kaçınca ister istemez hücumda opsiyonlarınız daralmış oluyor. Dış şutu fazlaca tercih etmeyeceğinizi bilen rakibin savunmada konsantre olacağı seçenekler daralıyor. Savaşmadan alınan tek bir savunma ribaundu olmayınca üstüne üstlük Efes her hızlı hücuma dönüşebilecek pozisyonda erken fauller yapınca kolay çabuk hücumlarda bulamadık.

İkinci yarıda 4 kez üstüste şut atmayı bırakın potaya bile bakamadan top kaybı yaptığımız, hücumda çok iyi yaptığımız işleri pick'n rolları ve 4 numarayla 5 numara arasında pas trafiklerini çok az deneyebildiğimiz, çemberlerine güvenmeyip dış şut üzerine set yazmayıp sadece zorda kalınırsa dış şut atabildiğimiz bir maçı hemde Efes gibi üst düzey bir takıma karşı kazanabiliyorsak bu takımın genlerine kazanmanın işlediğini söyleyebiliriz.Euroleague'de bulunduğumuz seviyeden daha yuarılara çıkabilmek için illa ki bileğine güvenebileceğiniz çok özel bir skorere sahip olmak zorunda olduğumuz fikrini saklı tutup bu takımın başarılarının sürekliliğini sağlayabilecek potansiyele ve mental hazırlığa sahip olduğunu söylemek lazım.

Hiç yorum yok: