26 Mayıs 2009 Salı

Yarı final serisi 1. maç


Solomon'la başladık, Green'le bitirdik.
Gergin ve sert başlayan, düşük tempoda sayı atmanın deveye hendek atlatmaktan zor olduğu, skorda fark yaratmanın güç olduğu bir maç sergilenirken sahada, rakibi sindiren, kızdıran, hataya zorlayan; hücumda tempoyu arttırıp, dağılan rakibini abondene eden şutlarla, asistlerle maçı kopartıp almaya dair ilk adımı atan Solomon oldu.
Telekom beklenmedik ölçüde dengeli hücum ederek, savunmada sert ve dirençli durarak başladı oyuna. Hiç alışık olmadıkları şekilde oyunu iki yönlü oynama isteğiyle nihayet bu düzeyde sadece hücum ederek maç kazanamayacaklarını anlamış olduklarını gösteriyordu. El-Amin'i benche çekip Tutku liderliğinde oyuna başlamış olmak hücumda El-Amin transferi sonrası başgösteren huzursuzlukla doğan dağınıklığı da gidermiş görünüyordu. Telekom istediğini oynuyor Fenerbahçe bunalıyor görünüyordu ilk dakikalarda. Zaten ilk 5 dakikada sadece 5 sayı bulabilmek, Telekom gibi savunma zaafları üst düzeyde bir takıma karşı sergilenmesi beklenilen bir hücum performansı değildi. Griçek'i zaten hesaba hiç katmıyorduk ama Ömer Onan'ın sakatlığı özellikle savunmada ciddi zaaflar yaratabilirdi.
Bajramoviç gibi hem dışarıdan şut atabilen hem de içeriye penetre edebilen hareketli ve fundamentali düzgün 4 numaraları savunma zaafını 2 yıldır çözemeyen Tanjeviç'in Rasim'le maça başlama tercihi Bajramoviç üzerinden oynanacak setlere karşı bir tedbirdi belki ama onun da kafası maçta olmayınca aksaklıklar iyice diz boyuna çıkıvardi.
Telekom'da Tutku'nun maçtaki ilk sakatlığını yaşayıp kenara gelişi, Fenerbahçe'de Solomon'un oyuna girişiyle işler değişti. Zaten Telekom'un hiç alışık olmadığı sertliği ve dirençli oyunu tüm maça yayabilmesi pek mümkün değil. Hamur yoğrula yoğrula sertleşiyor öyle 1 günde takımın final takımı kıvamına girebilmesini bekleyemezsiniz.
Özellikle İlk yarıya damga vuran bir başka performans Oğuz'un ne derece hücum çeşitliliğine sahip çok önmli bir pivot olduğunu bir kez daha kanıtlaması oldu. Yaşından beklenmedik ölçüde sakin bir oyuncu, topu eline aldığında potaya gidebilmek adına çok fazla seçeneği var. Hem yakın hem uzak mesafeli şutlar atabiliyor. Arkası dönükken oynamayı iyi biliyor, rakibi geri iten, rakip sendelediği anda dönüp düzgün şut atabilen klasik pivot hücumunu iyi yapabilen bir oyuncu ama yüksek postta yüzü dönükken de hem yumuşak bir bileğe sahip olması sebebiyle düzgün şut atabiliyor hem de oyunu, seti sakin ve iyi biçimde okuyarak top dağıtabiliyor bir de 2.10'luk boyuna olduğu kadar enine de gelişmiş dev bir cüsseden beklenmedik ölçüde seri penetreleri var. Böylesine çok çeşitlilikte hücum alternatifi varken topu eline aldığında en doğrusunu yapabilecek basketbol aklına ve oyun tecrübesine henüz 22 yaşında sahip olabilen bir pivotu durdurabilmek güç elbette. Telekom'da durduramadı zaten.
8 sayı farkla önde kapattığımız ilk yarının ardından ikinci yarıya damga vuran ise El-Amin'in otomatiğe bağlayıp, akıl dışı işler yaparak farkı eritmesi oldu. Telekom maçın başındaki savunma direncini tüm maça yayamamışken, Fenerbahçe'de bir türlü oyun disiplininden kopmamışken farkı başka türlü eritmeleri belki mümkün değildi ama her topu tek bir oyuncunun kullandığı onun da her topu el üstünden 3'lükler atarak sokmaya çalıştığı bir düzenin yarı final maçı kazandırmayacağı aşikardır. Bu maç sonunda çift haneli farklarla gerideyseniz yapılabilecek bir iş ama 3. periyotta farkı bu şekilde eritseniz dahi maçın sonunu hücum düzenini bu kadar bozarak getiremezsiniz. Nitekim El-Amin'i iyi savunmacı Solomon değil ama El-Amin'den bile kısa adam Green ona yapışarak durdurdu. Hiç tutukluk yapmayacak gibi duran bir otomatiğin işleyişini bozdu. Maçı kopartan 3'lükleri de maçın kader adamı olmaya aday El-Amin'e karşı savunmada Solomon'un bile sağlayamadığı üstünlüğü sağlayabilmenin verdiği özgüvenle attı ve soktu.
Solomon'un dönüşü sonrası ondaki performans artışına dikkat çekmek ve iş ahlakı ve her koşulda elinden gelenin en iyisini verme konusunda dört dörtlük bir adam olan Green'i tebrik etmek gerek. Euroleague'le ilgili ifade edilen hedeflerimiz ciddiyse eğer bu takımın guardı Green olamaz iddiamı saklı tutmak kaydıyla Green'in yarı final, final serilerinde kilit önemde bir oyuncu olabileceğini söyleyebilirim.


Hiç yorum yok: