Fenerbahçe kadrosuna sezon ortasında katıldığında takım için elzem bir ihtiyacı gidermiş olduğu için sevinçle karşılamıştık gelişini.
2 hatta 3 numaralardan devşirme guardlarla oynayan ve bu oyunculardan sayı, asist gibi istatistiksel katkılar alabilmesine karşın üst düzey bir guardın soğukkanlı ve takımın ihtiyacı olan tempoyu gerekli olan anda hakim kılacak performanslara aç olan bir takım Ukiç gibi driblingi mükemmel, tempolu oyunda çok etkili ve hücumda penetre yeteneğiyle delici ve potaya rahatlıkla gidebilen ir guarda kavuşunca performansı gözle görülür biçimde arttı.
Hücumda özellikle, refleksleri alışkanlıkları tamamen sette uygun durumda aldıkları paslarla potaya gidecek yolları aramaya yönelik gelişmiş olan Kinsey, Greer gibi oyuncularla topu karşı alana taşımaya çalışınca hem bu oyuncuların skor yapma kapasitelerini etkin biçimde kullanabilmeleri zorlaşıyor hem de rakip alanda yardımlaşmalı hücum edebilmek mümkün olmuyordu.
Ukiç'in gelişi nereden bakılırsa bakılsın, Fenerbahçe'nin hücum düzenini derleyip toplayan bir etki yarattı.
Ama final serisi boyunca, Ukiç'in son nefeste gelen sayısıyla kazandığımız üçüncü maç dahil olmak üzere Fenerbahçe'nin guard sorunu yaşadığını söyleyebiliriz.
Ukiç seri boyunca Fenerbahçe'nin Efes Pilsen'e üstünlük kurduğu hızlı ve tempolu oyunun oynandığı, Fenerbahçe'nin dirençli savunmasıyla ve ribaunt üstünlüğüyle hızlı hücumlara çıkıp rakip savunma yerleşmeden sayılar bulabildiği periyodlarda geminin dümenini başarıyla çeviren kaptan olarak göze battı. Ama özellikle Efes Pilsen'in guarda baskı uygulayıp Fenerbahçe'nin temposunu düşürdüğü, hızlı hücum silahını kullanmasını engellediği dönemlerde ise yerleşmiş ve sert savunmaya karşı sadece bireysel penetreleriyle sonuca gitmeye çalışarak takımın hücum düzenini bozmasında başrol oynadı.
Ukiç final serisi performansıyla, Euroleague seviyesindeki bir takımın aklı, organizatörü olmaktan ziyade oyunun belli dönemlerinde dribling ve penetre yeteneğiyle, hızlı hücumlardaki başarısıyla ön plana çıkabilecek bir oyuncu gibi görünüyor.
Ayrıca maçı kazandırdığı son hücumdaki sayısına rağmen o maçta dahil olmak üzere maç sonlarını doğru oynamadı, oynatamadığı konusunda ısrarcıyım.
2. maçta, takım geri dönüşünü özellikle 3. periyotta ısrarla içeriye topu indirip 2 uzunun boyalı alanda pota altı itiş kakışını ve oyununu pek sevmeyen Efes savunmasını parçalayarak gerçekleştirirken, Ukiç son periyotta bu doğrulardan takımı vazgeçirip ortada sadece 4-5 sayılık bir fark ve bu farkın rahatlıkla kapatılabileceği 4-5 dakikalık süre kalmışken acele ve gereksiz dış şutlara yöneltti takımı.
Ukiç'in bu haline bakınca doğup yetiştiği Hırvatistan'ın değil bize gelmeden önceki son yıllarını geçirdiği NBA basketbolunun izlerini üzerinde taşıdığını söyleyebiliriz. Onun 2 yıl ara verdiği Avrupa basketboluna yeniden alışma dönemi yaşadığını ve önümüzdeki sezon daha Avrupalı guard gibi oynayacağı söylenebilir ama yine de hedefi Euroleague olan bir takımın
guard pozisyonunda Ukiç'i yeterli görmesi riskli bir karar olacaktır.
Ukiç'in final serisindeki istatistiklerine de gözatmak lazım; 6 maçta 29.65 dakika ortalamasıyla sahada kalmış. 10.5 sayı, 1.8 ribaunt ve 4,3 asist ortalamaları tuturmuş. İlginç iki istatistiği göze çarpıyor toplamda 15 top kaybı yapıp sadece 2 top çalmış. genel olarak savunma yönünden zayıf bir görüntü çizdiği zaten söylenmeli, en azından bir guarddan beklediğimiz ön alan savunmasında sertliği ve bezdiriciliği yok. bu Euroleague'de oynayacak bir guard için önemli bir dezavantaj. Kaldı ki kendisi de ön alanda baskıyı yiyince bozuluyor.
Bir diğer ilginç istatistik ise seri boyunca 22 üç sayılık atış kullanıp sadece 5 isabet kaydetmesi.
Özetle Ukiç'in final performansı vasatın üzerine ancak çıktı denilebilir ama ne olursa olsun takımın gerçek anlamda tek guardıyken eğer sakatlığı uzamış ve final serisinde forma giyememiş final serisindeki kadar derli toplu bir takım olamazdık.
1 yorum:
Dediklerinin çogu dogru yalnız bana gore takımda tek oyun kurucu oldugundan fazla kendini zorlamadıgını düşünüyorum final serisinde sakatlıgının yeni geçmiş olmasıda bunda etkili olabilir.Geldigi ilk mac olan Zalgris macında ilk 3 topu kendinin kullanamasından içinde biraz ucuk bir taraf oldugunuda düşünüyorum =) Seneye tekrar sözleşme imzalarsak 2. bir guard almamız gerektigi kesin Engin Atsur ismi geçiyor alınabilecek yerli oyuncular arasında en iyi secenek odur bencede.
Yorum Gönder