29 Nisan 2010 Perşembe

Ayıp


Erkek basketbol takımıyla, taraftar arasındaki bağ 3 sezondur günden güne azalıyor. İlgisizlik artık belki de yakın tarihimizde en olmadığı kadar dip seviyelerde.
30 yıla yakındır bu takımı izleyen bir taraftar olarak, en kötü kadroların kurulduğu zamanlarda bile Fenerbahçe'nin futboldan sonra en fazla taraftar desteğini arkasında bulan takımının bu kadar az ilgi gördüğüne çok az şahit olmuşumdur.

3 yıldır sadece kadronun değil, taraftarın takımıyla bağlarının da eridiğini konuşuyoruz, yönetimin göz göre göre, hem de final four masalları anlatarak bu erezyonu yarattığını söylüyoruz ama artık dünkü maçtaki görüntünün izahı yok.

Tamam, belki de dünyada eşi benzeri olmayan bir yoğunluğa sahip Fenerbahçe taraftarı. Avrupa'nın en üst düzey kulüplerinin bile sahip olmadığı bir özelliğe sahip bir kulübüz, mücadele ettiği her branşta finalleri, şampiyonlukları kovalayan ve tartışmasız biçimde her branştaki zirve rekabetinin içerisindeki 2-3 takımdan birisi olabilen bir kulübüz.

Futboldu, voleyboldu, kürekti derken çubukluyu üzerinde gördüğü her takımın peşinde koşan gönüllüleri bol olan, tribün yaşamı futbol taraftarlığının popüler dünyasından çok daha geniş bir kültüre sahiptir Fenerbahçe taraftarı.

Nisan-Mayıs ayları birçoğumuz için evimizin yolunu unuttuğumuz günlere denk gelir.

1 hafta içinde 5-6 maça gidip hepsinde de zirve için oynayan takımlarını desteklemek bahar aylarının olağan işlerinden haline gelmiştir.

Ama ne olursa olsun dünkü basketbol maçındaki ilgisizliğin izahı yok. Play off lar başlamış, zaten hocasız kalmış, doğru düzgün bir organizasyona sahip olmayan, kötü kurulmuş kadronun zaaflarını yaşayan bir takımı o koca salonda sezon boyunca olduğu gibi soğuk ve sevgisiz bir ortama iteklemek olmuyor.

Dün çok kişi gibi bende çeşitli sebeblerle gidemedim. Koskoca salonda 100-200 kişinin olması hepimizin ayıbıdır.

Nasılsa, Efes'le final oynarız, o zaman desteğe gideriz diye düşünmek olmuyor.

Bu takım bu kadar ilgisiz bırakılmamalı.

Hiç yorum yok: