30 Nisan 2009 Perşembe

Olimpiakos vs. PAO




Avrupa basketbolunun zirve mücadelesi yarın başlıyor.

İlk maç 19.00'da Barcelona-CSKA arasında.

İkinci maç Atina derbisi; Pire'liler PAO'ya karşı. Saat 22.00'de.

İki maçıda spormax veriyor.

İnsan şu maçları skyturk ten de verir, açık kanaldan herkes seyreder diyicem ama kapitalizmin kurallarından bihabermiş gibi davranmak doğru değil.

Allah tepenizden baksın diyorum.

Olimpiakos-PAO eşleşmesinden başlayalım.

Atinalıların rekabetinde Olimpiakos futbolda, PAO basketbolda bir adım öndedir.

Yunan liginde de Pirelilerden daha dominanttır PAO, Euroleague'de ise 90'larda iki takım arasında ciddi bir rekabet sözkonusu. Olimpiakos'un 1994 ve 1995 finallerinde iki kez PAO'yu geçip final oynaması ama ikisinde de kaybetmesi sonrası Olimpiakos'lular finale çıkarken ne kadar sevindilerse ezeli rakipleri PAO'lular da final maçlarında önce Joventut'un sonraki yıl Real Madrit'in kazanmalarına o kadar çok sevinmişlerdi.

Bir sonraki sene PAO sonrasında ise Olimpiakos şampiyon olurken. PAO bu seneden sonra 2000, 2002 ve 2007 de olmak üzere 3 şampiyonluk daha kazandı. Olimpiakos ise David Rivers'lı o efsane kadrosunun zirveye çıktığı 1997 yılındaki şampiyonluk dışında bir daha Euroleague'in zirvesini göremedi.

PAO son 10 yılın en başarılısı. Aynı şekilde coach Obradoviç'te toplam 5 Euroleague şampiyonluğuyla Euroleague'in en çok şampiyonluk kazanmış hocası. PAO'nun kadrosu da tam anlamıyla Euroleague final four gediklisi oyunculardan kurulu. Perperoglou, Drew Nicholas, Shermadini, Verginis dışında Euroleague'de final four tecrübesi yaşamamış oyuncuları yok. Zaten bu 4 oyuncudan sadece Nicholas hatırı sayılır süreler alabiliyor takımda. Sırf bu tabloya bile bakarak onların bu eşleşmenin favorisi olduğu düşünülebilir ama sezon başında transfer borsasındaki rakamları çılgın seviyelere çıkartan, bir nevi toplama takım haline gelen Olimpiakos bu toplama takımdan beklenmeyen ölçüde bir uyum yakaladılar. Artık sadece oyuncu kalitesi açısından üst düzey bir takım değiller cidden sıkı ve kazanmaya aç ve inançlı bir takımlar.

Yunan liginde de, noral sezonda PAO'nun önüne geçebilen Olimpiakos'un PAO'yu elemesi çok büyük sürpriz sayılmamalı.

Sezon başında en fazla ses getiren transferleri maliyeti tek başına bir Eurolegue kurmaya yetecek olan Childress'tı ama en müspet transferleri CSKA'yla kazandığı 2 Euroleague şampiyonluğundan 2006'dakinde MVP olmayı da becermiş olan Yunan guard Papaloukas'tı.

Takıma sınıf atlatacak kaliteli ve çok maliyetli transferler yaptığınızda o takımın takım olabilmesi için takıma güçlü aidiyet duygularıyla bağlı, herkesin saygı duyacağı, sahadaki oyunun nabzını her parametresinde aklı ve yeteneğiyle elinde tutabilen bir lidere ihtiyaç olur. Bu takım Olimpiakos'sa kalpten Olimpiakos'lu Papaloukas Pire'lilerin hedefi için biçilmiş kaftandı. 2.oo metrelik boyuna rağmen harika bir dripling yeteneğine sahip ama en önemli özellikleri organizasyon yeteneği ve penetreleri sonrası asistleri olan Papaloukas'ın kazanmak için yaratılmış oyunculardan oluşu Olimpiakos'un bu sezonki yükselişinin temel sebeblerinden birisi.

Yine kariyerinde Euroleague şampiyonluğu bulunan Nikola Vujcic ve Halperin transferleri de Olimpiakos'u bu düzeyde mücadele edebilecek bir takım haline getirdi. Vujcic her ne kadar geçirdiği ağır sakatlıklar sebebiyle erken yaşlanmış bir oyuncu olsa da hem ribaunt gücü hem de hücumda pivot hareketlerini kusursuz uygulayabilen fundamentaliyle durdurulması güç bir uzun. Seti kurabilen ve asist yapabilen bir pivot olması da önemli özellikler. Onunla birlikte bu sezon Olimpiakos'un Papaloukas'la birlikte kazanmayı en çok arzulayan oyuncusu olarak görünen Bourousis ciddi bir pota altı gücü oluşturuyorlar. Final four biletinin alındığı Real Madrit serisinde 14 sayı 7 ribaunt istatistikleri tutturan Bourousis vücut vücuda kora kor pota altı mücadeleleri seven ve rakiplerini hem yıpratıp hem de sinirlendiren bir oyuncu. PAO karşısında kendisine benzer özellikleri olan ama kendisinden daha çabuk ve potaya daha çok yüzünü dönen Pekoviç'le mücadeleleri izlemeye değer olacak.

Childress henüz Avrupa basketboluna uyum sağlayabilmiş değil ve açık alan bulamadığı sürece yeteneklerini gösteremiyor, sert savunmalar karşısında yılıyor ve PAO maçında karşısında savunma kurgusunun kralını bulacak, onunla birlikte Lynn Greer'ın performanslarını bu maçta özellikle arttırmaları gerekecek. Çok sevdikleri açık alan oyununu PAO karşısında oynayabilmeleri pek mümkün değil.

İki iri oyuncuyu birbirine yapıştırmışsın gibi duran hiç sevmediğim oyuncu tipi olan Schortsanitis'in cezasının bittiğini ve final four da oynayacağını söyleyelim.

Olimpiakos'ta, Michalis Pelekanos ve Panagiotis Vasilopoulos'un sakatlıkları ve oynayıp oynayamayacakları, oynasalar bile ne verim verebilecekleri halen soru işareti. PAO'ya göre daha az seçenekli kadrosu zaten sorunken Olimpiakos için bu sakatlıklar can sıkıcı.

Bence, PAO'da Jasikevicius ve Pekoviç olmasa oynadıkları oyunu seyretmek kabusa dönüşür. Adamlar temposuz ve uyuta uyuta oynanan basketbolun piri. Oyunlarının lideri, Eurolegue tarihinin en fazla en iyi savunmacı ödülünü kazanan oyuncusu Diamantidis sakatlıktan döndü. Onunla başlayan örümcek ağını Papaloukas'ın delip delemeyeceği sorunu maçın kaderini etkileyebilecek en önemli etken belki de. Geçen yılın beklenmeyen başarısızlığından sonra bu sezon biraz daha tempolu oynuyorlar. Agresif hücum eden takımlara karşı biraz zorlansalar da onları yenmek gerçekten çok güç.


Hiç yorum yok: