27 Nisan 2009 Pazartesi

Kızlar finalde




Hep geriden götürdükleri maçı, son nefeste kazanabildiler.

Gelenek bozulmadı son 11 sezonda 10. kez finaldeyiz.

Galatasaray'ın daha geniş ve daha seçenekli bir kadrosu olduğu doğru olabilir. Ama daha dirençli ve doğru basketbolu daha iyi oynayan, topun daha fazla kıymetini bilen ve daha çok paylaşan takım Fenerbahçe'ydi.

Aslında o uğursuz salonda finale kalabilmek çok zor oldu.

Işıl sakatlanmasa işler farklı olabilirdi. Işıl sahada yokken Galatasaray cidden krize giriyor. Tuğba ve Esra iyi oyuncular, bilekleri de düzgün, iyi atıcılar falan ama tempoyu ayarlayacak, takımlarının hücumuna nefes aldırabilecek oyun görüşleri yok. Işıl sahada yokken topu Augustus'a çok erken veriyorlar, dolayısıyla Augustus fazla zorluyor, etkinliğinin artabileceği pozisyonlarda topu kullanmak yerine, kapalı savunmayı delmeye çalışıyor. Onun gibi bir silahın etkinliği Işıl sahada yokken azalıyor.

Birsel'in bir çok pozisyonda saçmaladığı, Powell'ın ayaklarını yerden 1 cm kaldırmadan oynamaya çalıştığı, Esmeral'ın kendi standartının altına düştüğü, Nevriye'nin Galatasaray'ın geniş ve güçlü uzunları karşısında ezilen pota altı gücümüzü tek başına ayakta tutmaya çabaladığı bir maçta finale uzanabilmek fazlaca talihli bir iş.

Maçın sonunu oynamayı daha iyi bilen Fenerbahçe'ydi. Ajavon'un yeni bir Cappie olma yolunda ilerleyişi dışında Katie Smith'in liderliği maçı getiren etkenlerin başında geliyor. Çok şut kaçırmasına rağmen Galatasaray'ın güçlü ve yorucu pota altı oyuncularına karşı neredeyse tek başına direnen Nevriye'nin mücadelesi de önemliydi.

Gelenek bozulmadı ve finaldeyiz ancak yıllardır Euroleague final four un kapılarından dönerken de başımızı ağrıtan sorun halen bu takımın sınıf atlamasının önünde bir engel olarak duruyor. Galatasaray'ın enine boyuna gelişmiş, yırtıcı ve dağıtıcı, agresif hücum eden uzunlarının karşısında dağılan pota altı gücümüzün bu lig için olmasa da artık bu takımın oynaması gereken Euroleague final four u için elzem olduğunu bir kez daha gördük.

Young yüksek posttan Kress boyalı alndan içeriye dalıp dalıp ezdi bizimkileri. Ayrıca pota altında ribaund için yer bile tutamayınca, büyük bir özveriyle Galatasaray'lı oyunculara ancak saçma sapan şutlar sallamalarına izin veren dirençte bir savunma yaparken bu kadar çok hücum ribaundu kaptırmak savunma direncini felaket biçimde baltalıyor.

Tabii, uzunların hücumda etkinlikleri özellikle Young'un içeri penetreleri bizim savunma kurgumuzu dinamitlerken maçın koptuğu kader anlarında topu iyi savunulan Augustus'un kullanması dışında opsiyon düşünemeyen Galatasaray benchine teşekkürlerimi sunuyorum.

Unutmadan Haydar hocanın hakkını takdim etmeli, emanetçi falan ama bu takımın savunma direncini cidden arttırdı.

Hiç yorum yok: