26 Eylül 2009 Cumartesi

Milos Teodosic


Eurobasket'te Sırbistan'ın başarısı, kadrolarını kurmak için deli paralar harcayan Yunan ve İspanyol takımlarına gözünü dikmekten ziyade Litvanya-eski Yugoslavya hattında Avrupa basketbolunun ruhunun hala yaşadığını düşünenler için sürpriz değildi. Turnuva öncesi Sırbistan'a şampiyonluk oynayıp iddaayı yatırdık ama bence Dusan Ivkoviç'in takımı son 2 yıldır Partizan'ın Euroleague'de başardığını tekrarladı ve turnuvanın en iyi basketbolunu oynayan takımı oldu.

Euroleague'in son 2 sezondur en iyi çıkış yapan oyuncuları Partizan'dan çıkmıştı. Önce Karadağ'lı Pekoviç bu sezonda Veliçkoviç.

Sırbistan'ın turnuvadaki başarısında takımın guardı Miloş Teodosiç'in katkısı kuşkusuz büyüktü. Geçen yıl onun Olimpiakos'daki silik performansına bakılırak Teodosiç'in turnuvadaki performansına şaşırabiliriz de ama onun yeteneklerini ve Olimpiakos'da zaman zaman yeteneklerine ve oyun karakterine en uygun pozisyonda oynadığı, oyunun liderliğinin ona verildiği maçlarda yapabileceklerini gösteriyordu.

Olimpiakos'un geçen yılki toplama takımdan, Avrupa'nın en sağlam takımlarından birisi olmaya evrildiği süreçte git gelli performansı da onun kendisini yeterince ispat edememesinin sebeblerinden birisiydi.

Olimpiakos'da önünde Papaloukas, Halperin, Lynn Greer gibi kaliteleri ve tecrübeleriyle Avrupa'nın üst sınıf guardları arasında yer alan isimler varken hem yeterince şans bulabilmesi hem de aldığı dakikalarda yeteneklerinin asıl uygun olduğu pozisyonda oynaması güç oluyordu.

Asıl oynaması gereken pozisyon, Papaloukas'ın oynadığı 1 numara pozisyonu olması gerekirken ona verilen sürelerde oyunun liderliği ya her zaman olduğu gibi Papaloukas'a ya da o kenardaysa Halperin'e veriliyordu. Yetenekleri ve oyun karakteri olarak oyunun temposunu ayarlayacak, takımın hücumlarını organize edecek bir guard olan Teodosiç'in daha çok pas organizasyonlarında ikincil bir rol edinmesi, ondan daha çok shooting guard olarak faydalanılmak istenmesi Eurobasket öncesi onun adının pek fazla anılmamasına sebeb oldu.

Ama Yunanistan liginde Papaloukas'ın dinlendirildiği kimi maçları izleyebilmiş olanlar onun takımın lideri olarak maça başladığı günlerde ne derece tempolu ve etkili hücumlar yaratabildiğini de görmüşlerdir.

Atletik yetenekleri kısıtlı ve şut kabiliyeti mükemmel olmayan ama oyun zekası ve hiç kaybetmediği konsantrasyonu ve sakinliğiyle rakip savunmaların her türlü önlemini yerle bir edebilecek hücum oyunlarını kurabilen, özellikle tepeden penetreleriyle çok iyi çalışılmış savunmaların bile dengesini bozabilen bir guard.

Sırbistan milli takımında hareketli ve çabuk uzunların hareketlerini çok iyi bildiği için onları harika biçimde besleyebildi.

Olimpiakos değilde mesela Partizan gibi oyunun liderliğinin ona verildiği bir takımda oynuyor olsaydı muhtemelen Avrupa'nın üst sınıf guardlarından birisi olarak adını anıyor olacaktık.

Hiç yorum yok: