17 Ağustos 2009 Pazartesi

Daha yapılacak çok işimiz var


70. dakikaya kadar içimiz içimizi yedi, oynamak için değil sadece yememek için direnen, kapanan, pozisyon vermemeyi tek amaç edinmiş Sivasspor karşısında Alex'siz takım hücum aklına zerre sahip olmadan ama kazanma arzusunu hiç kaybetmeden duvarı yıkmaya çalıştıkca bir yandan o topu hep ileri taşıma isteğine, sertlikten yılmadan, yardımlaşmadan hiç uzaklaşmadan oynama disiplinine bakıp umutlanıyor ama bir yandan da Alex ve Semih yokken bu takımın halen hücum edemiyor oluşuna bakıp of çekiyorduk.

Ama neresinden bakılırsa bakılsın, son 20 dakikada kazanmak, hem de farklı kazanmak çok önemliydi.

Sadece takımın neredeyse tüm unsurlarının fizik gücünü böylesine yorucu bir maçta son dakikalara kadar koruması değil bizi umutlandıran daha da önemlisi kazanmaktan hiç vazgeçmeden oynama becerisini yeniden kazanmış olmak onemliydi.

Henüz Daum'un yapacağı çok iş var, bu belli. Alex sahada yoksa ileriye doğru oynama isteği, gol atma iştahı üst düzeyde olsa bile, rakibin birbirinden kopmadan oluşturduğu bloğu yaracak, dağıtacak verimlilikte pas organizasyonları olmuyor. Hatta zaman zaman sahada her konuda rakibine üstünlük sağlayan takım bu verimsizliğin sonunda geçen yılki gibi Guiza'ya kırk metreden top şişirmeye bile başladı. bereket bu hatada ısrar edilmedi. Verimliliği düşük de olsa hiç azalmayan bir tempoda ve topa sürekli sahip olup, topu kaybettiğinde tüm takımın birbiriyle yardımlaşıp topu geri kazanmaya çalıştığı bir oyun, kazanmaya istekle birleşince zor maçı kazandırdı bize.

Bu sezonun bir diriliş sezonu olacağını düşünenlerimiz hayli çok. Dünkü maçtaki tribün coşkusu, maçın sonlarına doğru hala öne geçememişken bile kazanacağımıza inancın hem takımda hem tribünlerde sarsılmaması buna işaret ediyor. Kaldı ki, geçen yılın soğuk ve sevgisiz ortamı tamir edilmiş, tribünleri ıslah etme operasyonunun dozu kısmen azaltılmış durumda. Ama yine de geçen yıla oranla daha coşkulu, daha fazla bir arada hareket eden, pankart yasağından kurtulmuş, takımına inancı ve güveni artmış coşkulu tribün bizim bildiğimiz ve böylesi bir diriliş sezonunun en önemli itekleyici güçlerinden birisi olacak Fenerbahçe tribününden uzak bir görüntüde.

Yıllardır tribünün katalizörü konumundaki maraton üstün, ''ateşli taraftar''a ayrılan kısımları dışındaki bölümlerinin oturarak maç izleyen, sadece takım coşmuşken adrenalin seviyesi tavana fırlayıp, ayağa kalkan bir profil çizmesi, bir nevi fenerium alt performansı göstermesi sıkıntı vericidir. Bu yeni dönem taraftarlığın git gide stadın her bölgesine yayılması hem tehlikeli hem can sıkıcı.

Her şeye rağmen, tribüne doğru yürürken geçen senekinden çok farklı, daha bir sabırsız, daha bir heyecanlıysak, 70'den sonra maçı kazanmak için saldıran bir takıma sahipsek umutlanmak için çok sebebimiz var demektir.

Hiç yorum yok: