Ömer Aşık milli takımda Kanada karşısında 11/2 serbest atış isabeti bulunca Tanjeviç tarafından ertesi günkü idmanda 500 serbest atış kullanmakla cezalandırılmış.
Bunu duyunca aklıma basketbol tarihinin en iyi serbest atışçılarından birisi olan Mahmoud Abdul-Rauf geldi. Adam tatillerde bile günde 1000 küsür serbest atış atarmış. O serbest atış çizgisindeyken hiç kaçırmayacağını düşünürdünüz. Ömer serbest atış çizgisine geldiğinde ise atacağına dair hiç ümidiniz olmuyor.
Zaten % 40 larda atarak bu istatistikde berbat durumdadır, buna alışkınız ama 11 de 2 atmak çok sıradışı bir durum. Basketbol topunu ilk kez eline alan birisini çizgiye getirip bu topu şu karşıda duran sepetin içinden geçireceksin deseniz o kişi bile 11 de 2 yi atar herhalde.
Bu faul atışı sorunu Ömer Aşık ve Fenerbahçe için ciddi bir sorun. % 50'lerin altında faul atan bir uzuna karşı özellikle maç sonlarında savunmada işlerin kolaylaşabilir. Kaldı ki Ömer Aşık faule karşı dengesini ve pozisyonunu koruyabilip şutunu yine de atabilen bir oyuncu değil. Zaten pota altında fiziksel temaslarda bozuluyor. Oyun zekası ve çabukluğu dışında uzun kolarıyla topu çok yükseklerde alabilmesinin avantajıyla hücumda etkili olabilen bir oyuncu.
Kritik anlarda bu avantajlarını kullanıp sayıya giderken mutlak sayı olacak pozisyonlarını kolayca faulle durdurmak rakipler için bir savunma tercihi olabilir. % 40'larda faul atmak gerçekten çok ama çok büyük bir dezavantaj.
Geçen sezon öncesi o talihsiz sakatlığı geçirene dek genç jenerasyonun en öne çıkan ismiydi belki de, NBA'e gidebilecek ilk isim o gibi görünüyordu, Avrupa'nın en iyi ribaundcusu Mirsad selefi olarak onu gösteriyordu, Fenerbahçe formasını giydiği ilk maçta Real Madrit karşısında Papadopoulos gibi çam yarması sınıfındaki bir uzun kendisini savunurken ve potaya arkası dönükken geriye sıçrayıp onun üzerinden vurduğu smaç ve sonrasında hiç ürkmeden her ribaunt mücadelesinde sezon boyunca savaşıp durmasıyla özgüveninin ne derece üst düzeyde olduğunu gösterdi.
Bence hiç bir zaman ''tamam oldu'' diyebileceğimiz bir kıvama gelemedi. Hücumlarda pota altına çok fazla girip çemberi görememesi, topu alıp çembere bakarken dizlerini haddinden fazla kırıp savunmacılarına pozisyonunu kaptma fırsatı vermesi, arkası dönük oyunu becerememesi gibi defolarını bir türlü gideremiyor. Tabii bunda geçen yılı tamamen kayıp bir sezon olarak geçirmesinin etkisi büyük. Özellikle Efes final serisinde sert savunma karşısındaki dağınıklığı bir yana savunmadaki tehditkar halini de hiç gösterememesi tam bir hayalkırıklığıydı hepimiz için.
Bu sezon onun için çok önemli. 2.14 boyunda ve o kadar uzun kolara sahip bir oyuncunun faul atması anatomik sebeblerle çok güç elbette ama bu düzeyde mücadele eden ve ülkenin NBA'e bundan sonra yollayacağı ilk isim olarak gösterilen bir oyuncunun yıllardır bu konuda kendisini geliştirememesinin de mazereti olamaz. 11 de 2 faul isabeti bulmasının da.
Geçen yılki kayıp sezonun en önemli etkeninin geçirdiği sakatlık olduğunu düşünelim. Ama bu yılı da kayıp hanesine yazar ve defolarını gideremezse geride bıraktığı sezonları değil kendisini o haneye yazmak durumunda kalacak.
1 yorum:
Serbest atış diyince, yakın dönemden aklıma Hakan Demirel geliyor. Zaman zaman attığı serbest atışlar potaya bile değmeyen bir oyun kurucu. Bir de bunun yanında "Aydın Hoca bana süre vermedi" nankörlüğü. Selametle Hakan...
Bir de rakibin en iyi serbest atış atan oyuncusuna taktik faul yapan Erdal Koşan kişisini düşündüm de. Yallah Erdal yallah, kışkış Erdal kışkış...
Yorum Gönder