3 Ağustos 2010 Salı

Akdeniz ligi üzerine serbest düşünceler


Son günlerde dedikodu olmaktan çıkıp herkesin diline dolanan bir olasılığa dönüşen bir durum var; aralarında bizim memleketinde bulunduğu 7 Akdeniz bölgesi ülkesinin üst düzey takımlarının katılacağı yeni bir ligin kurulması üzerine ciddi ciddi çalışıldığı artık bir gerçek.
Bir nevi, mini Euroleague ama daha çok İspanya ligi ACB'nin kalitesiyle diğer yerel liglerin çok üzerinde bir ilgiye mazhar olması sebebiyle ona alternatif olabilecek kalitede bir hafta sonu ligi inşa etme çabası gibi duruyor bu girişim.
Projenin fikir babasının eski FIBA başkanı Giorgos Vassilakopoulos olduğu, basketbolun marka değerini, endüstriyel pazarını geliştirme zırvalarını bolca telafuz eden Olimpiakos kulübü ve Avrupa kulüpleriyle daha yakın temas halinde olmak isteyen Maccabi Tel Aviv başta olmak üzere bazı kulüplerin olaya sıcak baktıkları da biliniyor.
Adriyatik ve Baltık liglerine benzer bir biçim öngörülüyor. Akdeniz liginde yeralacak takımlar, kendi ülke liglerinin normal sezonunda yer almayıp play offlardan itibaren ülke liglerindeki mücadeleye katılacaklar.
Belki henüz sadece bir fikir ama üzerine düşünmekte fayda var.
Türkiye, Yunanistan, İtalya, Sırbistan, İsrail, Bulgaristan ve Güney Kıbrıs ülkelerinden 16 takımın katılması öngörülen ligin pazarlama faaliyetlerine bağlı olarak, ilgi çekici, sporun endüstriyel bağlamında değer yaratan bir lig olma ihtimali büyük.
Kalite anlamında ACB'ye kıyasla ne düzeyde olur bunu kestirmek güç. Zira yerel ligler 3-4 senede kalitesinden çok şey kaybedip, çok şey kazanabiliyorlar.
Bu proje gerçekleşirse, Adriyatik ligi Partizan'sız yavan kalır o da ayrı konu.
Şimdi böylesine bir projenin, üst düzey takımların çekişmeli maçlarına sahne olacağı ve çekişmesiz ve yavan maçlara sahne olan yerel liglerin normal sezonlarının sıkıcılığından kurtulacağımızı düşünerek çok kişinin ilgisini çekeceği aşikar.
Yalnız bu noktada, bu projenin bir açıdan da Avrupa basketbolunu ciddi bir tehlike içine sokmasının muhtemel olduğunu görmemek olmaz.
Adriyatik ve Baltık ligleri kimseyi yanıltmasın. O iki bölge toprağından basketbol yetenekleri fışkıran birer havza. Oralarda ligin en üst düzey takımlarını ülke liglerinin dışında tutsanız bile kalite belli bir düzeyin altına düşmez her daim yeni oyuncular kendilerini, yeteneklerini, maç kazanma becerilerini geliştirecek rekabet ortamını bulabilirler.
Oysa misal bizimki gibi ülkelerde hatta Yunanistan, Güney Kıbrıs, Bulgaristan gibi ülkelerde zaten yeni yeteneklerin yetişmesi için yeterli kalitede rekabet ortamı yaratabilmek sorunken, ülkelerin üst düzey takımlarını ülke liglerinden kopartmak büyük sorun teşkil edecektir.
Sahne önünde daha kaliteli ve daha şaşalı bir basketbol ortamı oluşturabilirsiniz ama yerel liglerde ülkesinin üst düzey takımlarından kopan ''diğerleri''yle o ''üst düzey rekabeti'' yaşayan takımlar arasındaki açı hem kalite hem bütçe anlamında gitgide açılacak ve yeni oyuncular kendilerini geliştirebilecek zorlu ortamlar yerine renksiz ve zeksiz bir ortamda çürüyüp gidecekler.
Düşünün Türkiye liginde play ofllara kalamayantakımlar, Efes , Fenerbahçe hatta belki de Telekom, Galatasaray, Beşiktaş'la karşılaşamayacaklar. Çöken yerel ligler kaliteli Akdeniz ligini destekleyemediği ölçüde belki de git gide daha fazla Amerikalı oyuncu Akdeniz ligine doluşacak, zayıflayan Avrupa basketbolu altyapısı yapısına uygun olmayan Amerikalı oyuncuların istilasıyla bocalama dönemine girecek.
Amatör bir ruhla, küçük çapta bir felaket senaryosu yazmaya çalıştığımın farkındayım. Ama bu tip girişimlerin basketbolun ''satılabilirliğini'' arttırmayı hedeflerken aslında Avrupa basketbolunun dinamiklerine bomba koyan girişimler olma ihtimalini de gözden kaçırmamak lazım.

Hiç yorum yok: