5 Haziran 2011 Pazar
Geri döndüler
Efes serisinde ''geri dönün'' başlığıyla yazmıştık; takımın final öncesi görüntüsünde sezon boyunca yaşanan sakatlıklarında etkisiyle fiziksel bir yıpranma, düşüş hatta dağınık ve rahat oyunlarla sonuca gitme hali sezilmiyor değildi. Ama önceki yıllarda olduğu gibi yine final serisinde vitesi birden yükseltecek bir takım yine agresifliği ve kazanma arzusuyla rakibi boğacak bir mücadele bekliyorduk. Yanılmadık. Son 5 sezonda ligde final oynayan takım yine aç yine saldırgan yine gözlerinden ateş çıkarcasına oynuyordu.
Geri dönmüşlerdi.
Seri öncesinde kaygılarımız yok değildi; her ne kadar Galatasaray'a oranla çok daha kaliteli ve daha da önemlisi üst düzey maç oynama becerisi yüksek oyunculardan kurulu bir takım olsak da, sezon boyunca yaşanan sakatlıklar takımın dengesini, koçun kafasındaki planları defalarca bozmuştu. Son olarak Kinsey'in haddinden fazla uzayan sakatlığı ve nihayetinde sezonu kapatması zaten sezon boyunca yaşına göre fazlaca yük çeken, efor sarfeden ve hayli fazla yıpranan Ömer Onan'ı alternatifsiz bırakıyordu. Sezon boyunca beklentilerin üzerinde bir hücum performansıyla muhteşem ekstra performanslar ortaya koyan kaptanın savunma yükünü azaltabilecek Kinsey'den yoksunluk bireysel performansını üzerinde baskı yokken ve tam sahada tempolu ve özgürce oynayabiliyorken arttırabilecek J.Johnson'u kamçılayabilirdi. Ayrıca Tutku'nun sahada olduğu sürece top aldırılmadan savunulması neredeyse Galatasaray'ın tüm hücum verimliliğini baltalamak anlamına gelirken bu yükü tamamen Ömer Onan'a yüklemek düşündürücüydü.
Ama ilk maçta Ömer işin o tarafını hiç düşünmeyin der gibi oynadı. 30 dk'ya yakın bir süre sahada kalıp, sezon asist ortalaması 4'ün üzerinde olan rakibin hücumdaki en kilit oyuncusu olan Tutku'ya top kullandırtmayı bırakın neredeyse top aldırmadan savunma yapıp sadece 2 asist yapabilmesine olanak veren Ömer bu savunma performansının üzerine bir de maçın en fazla sayı atan adamı oldu. Tutku'nun eline top değmeden edilen her hücum Galatasaray adına sezon boyunca oynanan basit ama disiplinli oyunun bu düzey için yeterli olmadığının kanıtı gibiydi.
Seri öncesi Galatasaray savunması, Mahmudi'nin sınırlı yetenekteki oyunculardan maksimum verim alan oyun planları, disiplini çok kez övüldü. Ama unutmamak gerekir, basketbol asla sadece bir savunma oyunu değil. Avrupa basketbolunda savunmaların sertliği arttıkça, sert ve kolay kolay açık vermeyen savunmalara karşı çabuk karar verip etkili hücumlar kullanabilen takımlar bir adım öne çıkıyor. Tomas'ın sertliğe karşı korakor hücum edişi, Emir'in muazzam saha görüşü, Ömer'in perdeden kurtulduğu anda potaya cesurca bakabiliyor oluşu, Saras'ın, Ukiç'in topla koşarken ve oyun kurarken bile rakipten hızlı oluşları, sadece toplamda 5 blok yaparak ve rakibe 8 ribaundluk bir üstünlük kurarak değil bu agresif savunma sonrasında her hücümu verimli kullanarakta rakibine üstünlük kuran Fenerbahçe'nin Euroleague takımı oluşunun farkını maç boyunca gördük.
Galatasaray bu sezon önemli işler yaptı, yadsımamak gerek. Ama iki takım arasında hakikaten ciddi bir kalite farkı var. Sadece savunma yapabiliyor olmak Fenerbahçe'nin bulunduğu düzeyde yeterli bir kalite değil. Kaldı ki, Fenerbahçe gibi hücum çeşitliliği müthiş bir takımı durdurabilmek henüz Galatasaray'ın becerebileceği bir iş de değil.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder