27 Mart 2011 Pazar

Gidin artık

Galatasaray'lı olmasına rağmen yıllardır kız basketbol takımımızda görevli olan, yıllardır krizsiz, kavgasız, dövüşsüz bir sezon yaşamayan şubede her skandalda adı geçen, kapıdan kovulup bacadan içeri zorla sokulan, Fenerbahçe'yi bilmeyen hatta sevmeyen, Fenerbahçe'li sporcu nasıl davranmalı bundan bihaber olan, bizimle duygu, görgü, tarih birliğine sahip olmayan, yaşanan onca krizde bir kez olsun vakur bir tavır sergileyememiş, kumpasçı, dedikoducu manejer artık çeksin gitsin. Bir Galatasaray'lı olarak bu kulübe verdiği zararlar artık yeter. Bu şubede bir oyuncu twitterında koçu için ırkçı tanımını kullanma cüretini nasıl gösterebilir ? Bir oyuncu antrenman sırasında başka bir oyuncuyu nasıl dövebilir ? Dünyanın en iyi oyuncularından birisi arkadaşına yapılan haksızlıklardan sonra takımı terk edip giderken bu skandalda kendinizde nasıl hiç suç bulmazsınız ? Ve bunların hepsi sadece 1-2 ay içerisinde yaşanırken, size hesap soran yok diye kendinizi rahat mı hissediyorsunuz ? Hacettepe skandalı ortaya çıkınca aklandığınızı mı zannediyorsunuz ? Fenerbahçe'de görevli olmak milyonlarca fenerbahçe sevdalısına hizmetle yükümlü olmaktır, bunu size kimse söylemedi mi ? Bu klübün tarihinde, bir oyuncunun hocası hakkında ortalıkta faşist suçlamasıyla dolaşması utancıda yaşanacakmış. Bunu da gördük. Angel bir daha bu takımın formasını giyerse, bu cıvık ortamı yaratanlar hala görevde kalmaya devam ederse, akp torpilli manejeri kovarsak hükümetle ilişkilerimiz acaba ne olur diye düşünülmeye devam edilirse utancımız, öfkemiz katlanarak artar. Ama kimin umurunda. Bu klüpte Fenerbahçe'yi Fenerbahçe yapan değerlerin gün geçtikçe tüketiliyor oluşundan rahatsız olan kaç kişi kaldı acaba.

21 Mart 2011 Pazartesi

Rezillikler Sinsilesi


Son 3 sezonda ülke içinde 2 şampiyonluk dahası kulüp tarihinin en önemli başarıları arasında sayılan Avrupa'nın 1 numaralı kupasında bir final bir de yarı final başarılarını bize yaşatmış olanların hiç birisinin emeklerine saygısızlık yapılamaz.

Doğru ve sabırlı bir yapılanmanın sonucunda müthiş bir sinerjiyle hakikaten hayalleri gerçeğe çevirebilen bir takım yaratıldı.Fenerbahçe'yle dolu ömrümüzün en heyecanlı günlerini yaşattılar bize.

Böyle övgü dolu sözler sözkonusu olunca, bu lafların hedefine ilk planda yöneticileri değil formayı giyip sahada bizzat ter akıtanları koymayı adet edinmişlerden olduğumuz için bu güne dek hep voleybolcu kızlarımızı taktir ettik ama yine de bu müthiş yükselişte oyuncular dışında emeği geçenlerin özellikle de M.Ali Aydınlar'ın bu blogda zaman zaman hakkını teslim ettik. Bir parçası olduğu Fenerbahçe yönetim kurulunun kulübün her şubesine her kurumuna yerleştirdiği sevgisiz ortamın aksine kız voleybol takımının bu kulübün bünyesindeki her unsura okutulması gereken bir ders niteliğindeki ortamının yaratılmasında onun emeklerini yok saymak olmaz. Olmaz ama, hafta sonu yaşanan ve nedense pek kimsenin dikkatini çekmeyen rezilliklerin de açıklaması olamaz.

Kendi organize ettiğin Avrupa şampiyonası dörtlü finalinde kadro olarak en güçlü ekip olmana rağmen 3. olmak değil bahsettiğim. Kızların canı sağolsun. Ama hem bu sonuçta payı olan hem de o salonu rakipler için cehenneme çevirmek varken sirke döndüren cıvıklıklara da sözümüz var. Her şey bir kenara, salonun iki başında duran o kocaman skorboardlarda yazan FBACIBADEM yazısının bir izahı olamaz. Fenerbahçe isminin bir sponsorla birlikte anılmasını çoktan geçtik ama Fenerbahçe Ülker, Fenerbahçe Acıbadem demek yerine FBUlker, FBAcıbadem ergen zırvalıklarına sanal ortamlarda patlayan Fenerbahçe taraftarının bizzat kendi kulübü ve sponsoru tarafından düzenlenen Avrupa'nın kulüpler bazındaki en önemli organizasyonunda takımının ismini bu şekilde tabelaya yazmasına ses çıkarmayışı geldiğimiz noktanın bir özetidir herhalde.

Bugünlere bu sponsorla geldik, sponsor desteği olmasa şimdi Nilüfer Belediye'yle aynı seviyede bir takım olurduk diyenler olacaktır. O halde gidin her sezon daha iyi takım kuran şirketlerin takımlarını destekleyin. Hiç bir sponsor Fenerbahçe'ye verdikleri hizmetler ne olursa olsun Fenerbahçe adını hiçe sayıp FB şeklinde kısaltarak kendi adını koca koca yazamaz oraya. Kazanılan başarılardaki payı ne olursa olsun...

Tek başına bu rezillik bile yeterli ama rezilliğe doymayan bir organizasyon vardı hafta sonunda. İlk gün maçlarına gitmedik, haliyle salondaki atmosferin uzağında kalarak sahada yaşananları tam olarak algılayabilmek pek mümkün değil. Ama 2. gün salona girdiğimiz andan itibaren ilk günkü V.G.S.T.T yenilgisinde organizasyon adına yaşanan cıvıklıkların nasıl bir payı olduğunu anlayabiliyorsunuz. Bu takımın, geride bıraktığımız 5 sene içerisinde 2. ligden çıkıp Dünya şampiyonu olma seviyesine yükselten değerleri hiçe sayan bir anlayışla tamamen rakiplerle dalga geçme üzerine kurulmuş bir kumpanya hazırlanmış.

Rakip hata yaptığında eşek osuruğuna benzeyen bir ses çıkartmaktan tutun da, Fenerbahçe öne geçtiğinde rakiple dalga geçen anonslara kadar... Zaten son 10 yılda yaratılan başarı şımarığı taraftar profilinin bir sonucu olarak Avrupa şampiyonluğunu garanti olarak gören diğer takımları oraya formalite maçları oynamaya gelmiş ilan eden şımarak tutumların V.G.S.T.T'li oyuncuları maça haddinden fazla motive ettiği ortada. Bir de hata yaptığında rakiple dalga geçen DJ'in çığrışlarını duyup da canını dişine takmayan oyuncu olmaz sahada. Rakibi bozmak üzerine değil aksine onu diriltmek için kurgulanmış ve şımarıkça sahnelenen bir kumpanya vardı sahada ve kendi evimizde düzenlenen final four'un kaybedilmesinde bu yanlışın payı büyüktü.

Kendi evinde düzenlediğin final four'un biletlerini sosyeteye dağıtıp, rakip üzerinde baskı kuracak orayı cehenneme çevirecek organizayonlar yerine maç sırasında ortalığı şenlik yerine çevirecek şımarıklıklar yaparsan maç sonunda cenaze evinde bulursun kendini. Skor tabelasına Fenerbahçe ismini tam olarak yazmayan, buna ses çıkartmayan bir camiaya dönüştük, Avrupa şampiyonluğu kazansak ne olur. Bu rezilliklere rağmen giydikleri formayı en iyi biçimde temsil etmeye çabalayan sarı meleklerin emeklerine sağlık. Bu ayıplar onların başarılarını gölgeleyemez.