25 Mayıs 2011 Çarşamba

Geri dönün


Dün Efes maçının başlarında sanki futbol takımının şampiyonluğunun yarattığı rehavet ortamının etkileri var gibiydi. Beklmediğimiz bir tutukluk değildi bu. Uzun süredir takım ritmini kaybetmiş, sezon boyunca ortaya koyduğu iş disiplininden uzaklaşmış, dağınık ve rahat oyunlarla sonuca gitmeye çalışan bir görüntü içerisinde, savunma yeteneklerini ve kazanma arzusunu agresif bir görüntüyle sahaya yansıtmaktan uzak, kadro kalitesi ve deneyimi sayesinde maç kazanan bir takım vardı bir süredir.
Bu sezonki karakterini Euroleague umutlarının yanında bırakıp lige dönmüş bir görüntü zaten çiziliyordu.
Üst üste gelen sakatlıklar ve yoğun maç programının yarattığı fiziksel düşüşünde etkileriyle haklı olarak vites küçültülüp, aktif bir dinlenme sürecine geçilmiş gibiydi. Garipsememek lazım, oldukça yoğun ve gerilimli bir sezonu beklenmedik ölçüde can yakıcı, moral bozucu sakatlıklara rağmen hakkını vererek yaşadılar. Ligde play off'lar öncesinde biraz sakinleşip, rahatlamak doğruydu.
Dün, maçın başlarında halen yarı final ve final serilerinin gereği olan kazanma arzusu ve agresiflikten uzak bir görüntü çizildi, aslında skorda erken geri düşüş böyle bir tablonun ters yüz edilip, Fenerbahçe'nin kendi kimliğine dönüş sinyallerini vermeye başlaması için belki de gerekliydi. Öyle de oldu Fenerbahçe ancak fark açılmaya başlayınca ısrarla hücum özellikleri ve çemberden topu geçirme becerileri üst düzeyde olan 2 uzunu üzerinden hücum eden Efes karşısında sertleşmeye başladı. Takım savunmasında yardımlaşması ve konsantrasyonu çok iyi görünen rakibi karşısında tempoyu arttırma silahını kullanıp, Tomas'ın agresif penetreleriyle karşısındaki savunma duvarı delmeye cüret etti. Rakocevic'in oyuna girmesiyle birlikte bir süredir alamet-i farikası olan 1 e 1 savunmasında düşüş olan Ömer aslına dönüp, rakibini savunmasıyla boğmaya, takımını ateşlemeye kaldığı yerden devam etti.
Dün maç kazanılıp final için 2-0'la öne geçilerek dev bir adım atıldı, belki de finale çıkmak beklediğimizden kolay olacak. Hatta finalde karşılaşılacak takım, hakikaten bir Efes değil. Ama yine de tehlike sinyalleri yok değil.
Bir kere takımda genel anlamda bir yumuşama var, bu sezon yaşanan sakatlıklar sadece maçlara değil antrenmanlara da hep eksik çıkmayı beraberinde getirdi. Bu çok önemli bir handikap. Takımı biz sadece maçları oynarken görüyoruz ama takımın neredeyse tamamı sezon boyunca çoğu idmanı kaçıracak derecede sakattı. Dün sahanın en iyilerinden olan Tomas'ın ne kadar zorlandığını sık sık kenara gelip tedavi edildiğini gördük. Kaya'nın, Ömer'in, Saras'ın, Ukiç'in, Kinsey'in sezon boyunca sakatlıklarına rağmen tam anlamıyla kendilerine toparlayamadan oynamak zorunda kaldıklarını gördük, doğal olarak bu durum şu anki fiziksel yetersizlikleri doğurdu.
Sezon boyunca ritmini bulacaklar dediğimiz oyuncular halen belli bir standartı yakalayamadılar. Lavrinovic halen yok, Tomas gibi hücumda kavga ederek oynamaya çalışan bir adam ağır işleri yapıyor ama tam anlamıyla ritmini bulduğunu söylemek zor. Kinsey'in sürekli sakatlığı tam bir baş ağrısı, Ömer'in savunmada düşük vitese geçtiği zamanlarda ondan başka ön alanda baskı yapacak oyuncu kalmıyor, Emir artık bu takımın skor lideri olabilmeli ama bazen hiç yok.
Ve Ukiç; Spahija ile birlikte önemli bir değişim geçirip bir lider gibi oynayabildiğinden, tempoyu ayarlayıp, oyunun kaderini çizme iradesini göstermeye başlayabildiğinden bahsediyorduk ama kötü başlayan maçlarda morali bozulup, oyundan düşen ilk oyuncu olması düşündürücü. O takımın birinci guardı ama işleri düzeltmeye soyunmuyor,işler düzelince o da iyi oynamaya başlıyor.
Dün Saras'lı takım tempoyu yükseltip, momentumu ele geçirirken Ukiç oyuna her girdiğinde garip bir kendine güvensizlikle tempoyu Efes'in belirlemesine izin verdi. Yeteneklerinden şüphemiz yok zaten maç sonunda rakibe son darbe vurulurken onun neler yaptığını gördük ama o bölümde takımın ihtiyacı olan tempoyu o deği Saras hayata geçiriyordu.
Uzunların savunmada adeta dökülüyor olması da başka bir sorun. Oğuz hala ham. Lavrinovic henüz iyi niyetin ötesine geçebilmiş değil, Kinsey sakat olmasa kadroda yer alamayacak olan May kader anlarında pota altında rakibe gözdağı veren isim oluyor.
Tüm bunlara rağmen, Spahija hamlaşan takımı molalarda toparlamaya çalışıyor, Saras önce tempo ve agresiflikle uyuyan takımı uyandırıyor sonrasında takım 4 kısaya dönünce karşısında 2 uzunla oynayan takımın dip çizgileri boş bırakmasını fırsat bilip hücumda topları oraya indirip rakibi çökertiyor, karşısında Rakoçeviç'i gören Ömer sahaların kralı hücumcular değil savunmacılardır diyerek kendine geliyor, May çok değerli ekstra katkılar veriyor, Tomas duvar deler gibi hücum ediyor ve Ukiç son anda sahneye çıkıp herşeyi bitiriyor.
Fenerbahçe bu ligin en iyi, en kaliteli ve kazanmayı en iyi bilen ekibi.
Tek ihtiyacı olan tekrar dirilip, sezon başındaki görüntüsüne ve karakterine geri dönmesi.

Hiç yorum yok: