11 Ağustos 2009 Salı

Jack of all trades but master of none


Marques Green'den sonra Devin Smith'le de yollar ayrıldı. Geçen yılın yanlış transfer hamleleri tüm sezon boyunca canımızı çok yaktı. Takımın mevcut kapasitesinin üzerine hiç bir şey koyamayıp aksine bir önceki sezona göre zorluk derecesi yüksek maçlarda daha fazla zorlanan ve kazanabilmeyi daha az başaran bir takım haline gelmesinde bu yanlış transfer hamlelerinin büyük payı vardı kuşkusuz.


Marques Green'in takımda kalmaması gerektiği konusunda neredeyse herkes hemfikir olurken Devin Smith konusunda kafalar karışık. Öyle olması da normal.


Devin Smith'i seyrettiğinizde bu oyuncuda eksik olanın ne olduğunu anlamanız çok güçtür. Muhteşem bir fiziği var. Pozisyonuna uygun bir boya ve penetrelerinde rakibi çok zorlayacak bir iriliğe sahip. Kalınca bir iriliğe rağmen dengeli bir oyuncu, topu eline aldığında, dripling yaptığında, şuta kalktığında iyi bir fundementale sahip diyorsunuz. Hem dış şut atıyor hem penetreyle içeri zorluyor. Ribaundu var, kendinden uzun oyunculara ve rakibin 4-5 numaralarına bile blok vuruyor, özellikle hızlı hücum yerken geriye çabuk koşup dengeli ama muazzam bloklar koyuyor ki rakibin direncini kırar cinsten. Girmeyen şutu tamamlama konusunda iyi sezgileri var. Savunmada eşleşme sorunları yaşıyor tabii. Hareketli, çabuk kısalara karşı sorunlu ama takım savunmasında ve yardımlaşmaya gitmede fena değil. Benchle veya takım arkadaşlarıyla sorun yaşamaz, her attığını soktuğu maçlarda bile setlerin üzerine yazılmasını istemez, akmaz kokmaz, sorunsuzdur. Göz banyosu da yaptırır taraftara. Smaçları müthiştir, çok uzaktan sıçrayıp beton deler gibi basar smacı.


Peki ya onda eksik olan ne. Basketbol oyununda yapılması gereken en temel şeylerin hepsini yapabilen bir oyuncu niye beğenilmez ? Ribaund var, şut var, blok var, asist var, savunma var, takıma uyum var daha ne beklenir bir oyuncudan ?


İngilizce'de bir deyim var. ''jack of all trades but master of none'' diye. Her boktan az çok anlayan ama hiç bir konuda ustalaşamayan insanları tanımlamak için kullanılır. Devin Smith'in sorunu da bu. Ayrıca kolay maçlarda skorda liderlik yapıp zor maçlarda, özellikle rakip savunmaların sertleştiği, kolay şuta ve potaya yaklaşmaya izin vermedikleri maçlarda sorumluluktan sürekli kaçması, sıradanlaşması onu gözden düşürdü.


Hedeflere ulaşılamayan bir sezonu ardımızda bırakınca onunla yolların ayrılması kaçınılmaz oldu. Euroleague'de çok kötü bir TOP 16 performansı ve ardından içeride final serisinin kaybedilmesi sonrası doğru olan mevcut kadronun temel dinamiklerini koruyup takımı bir üst siklete taşıyacak 2 yabancı oyuncuyla kadroyu tahkim etmek gerekiyordu.


İlginç istatistikleri var Smith'in. Onun neden bu takımın yabancı kadrosunda yer işgal etmeye devam etmeyeceği sorusunun cevabı da bu istatistiklerde mevcut aslında. Sezon boyunca bir çok maçta takımın en skorer oyunculardan birisi oydu. Normal sezonda 28 maçın tamamında sayı atmış. Sadece 4 maçta sayı, ribaund ve asist istatistiklerinden birisini boş geçmiş. 28 maçın 18'inde çift haneli sayılara ulaşmış. 3 kez 20 1 kez de 30 sayıya ulaşmış. En kötüsünden her maçta 3-4 ribaundu var. Play-off larla birlikte toplam 39 maçta 10.95 sayı ortalamasına ulaşmış. Ama dananın kuyruğunun koptuğu yerde Efes final serisinde 6 maçta 5 sayı ortalamasına bile ulaşamıyor. İşler zorlaşınca şut atmaktan, hücumda insiyatif almaktan, top kullanmaktan imtina ediyor.


Euroleague'de de benzer bir tablo var. Grup maçlarında 8.8 sayı ortalaması tutturuyor, iyi oynadığı maçlar var. Her 2 Badalona maçı mesela içerideki Olimpija maçında kritik ribaundlar ve bloklarıyla maçı çeviren oyunculardan birisi oluyor. Ama TOP 16'da berbat bir performansı var. Griçek dışında tüm takımın atmayı bir türlü beceremediği maçta CSKA'ya karşı sadece 4 sayı atıyor, o dönem sakatlık sorunları yaşıyor ve TOP 16'da 2 maç kaçırıyor, takımın geçen sezonki belki de en kötü maçı olan İstanbul'daki Cibona maçında sayı bulamıyor. Griçek'in takıma uzun süre sonra dönüşüyle birlikte hücum düzeninin yeniden organize olduğu ve her şeyin arapsaçına döndüğü bu süreçte takımı hiç bir fayda sağlayamıyor.

Sonrasında ligde toparlanıyor ama final serisinde yine ortalıkda yok.

Denilebilir ki, Smith'in etkisiz olduğu süreçler takımın zaten tıkandığı hatta dağıldığı dönemlere tekabül ediyor dolayısıyla Smith'i başarısız görmek doğru değil. Bu düşünce kısmen doğru olabilir ama yabancı haklarından birisini halen gelişiminden ümitli olduğumuz Emir'e diğerini sağlık durumunun düzelip düzelmeyeceğinden emin olmadığımız ve geçen sezonun neredeyse tümünü kaçıran Griçek'e ayıran Fenerbahçe'nin bir 3. yabancı oyuncu hakkını kolay günlerin adamı Devin Smith'le doldurması da yanlışın dik alası olacaktı.

Hiç yorum yok: